O da beni seviyor...
.
.
.
25 Ocak 2011
19 Haziran 2010
13 Şubat 2010
1 Ekim 2009
Hulusi van der Wuce
Sevgili internet servis saglayacim yeni yaptigim abonelik icin mektup gondermis. Isim aynen oyle yaziyor, Hulusi van der Wuce. Bu da oldu ya Hollanda'da artik kendimi baskalasmis hissetmekte hakliyim degil mi?
17 Haziran 2009
Fotoğraf Hayattır
Bir gün hayata böyle bir kareden bakarken deklanşöre basabilmek dileğiyle...
.
Nuri Bilge Ceylan-Yalnız ve Güzel Ülkem.
.
.
10 Haziran 2009
Yanık
Şimdi yaz geldi ya,
herkeste bir yanık tene sahip olma telaşı (özellikle karşıcinste) başgösterdi.
Böyyükşehirlerde portakal kabuğunun biraz koyusu, ıstakozun biraz açığı renginde bir tene sahip olmak (ve bunu korumak) çok önem arz eder(miş). Sırf öyle görünsün diye 1-2 saat parklarda ayçiçeği gibi açılanlar da var.
Halbuki benim gençliğim hep güneşten kaçarak geçti, koyu renkli tene sahip olanları pamuk toplayan ırgatlara benzetirdik, amele yanığı diye bir şey vardı. Solaryumcular iş yapamaz mesela benim memlekette çünkü doğa en büyük tekeldir onlar için.
Yine şaşırtıyor beni bu modern hayat. Herşey tadında ve yerinde güzel.
Kasmanın anlamı yok.
.
.
herkeste bir yanık tene sahip olma telaşı (özellikle karşıcinste) başgösterdi.
Böyyükşehirlerde portakal kabuğunun biraz koyusu, ıstakozun biraz açığı renginde bir tene sahip olmak (ve bunu korumak) çok önem arz eder(miş). Sırf öyle görünsün diye 1-2 saat parklarda ayçiçeği gibi açılanlar da var.
Halbuki benim gençliğim hep güneşten kaçarak geçti, koyu renkli tene sahip olanları pamuk toplayan ırgatlara benzetirdik, amele yanığı diye bir şey vardı. Solaryumcular iş yapamaz mesela benim memlekette çünkü doğa en büyük tekeldir onlar için.
Yine şaşırtıyor beni bu modern hayat. Herşey tadında ve yerinde güzel.
Kasmanın anlamı yok.
.
.
25 Mayıs 2009
Yeni Rakı, Hep Rakı
Şimdi burda "Yine mi çiçek" şarkısını Levent Yüksel ticari anlamda "Yeni Rakı" diyerek söylüyor ama siz bunu Duvara Karşı filminde Cihan Okan ve Sezen Aksu'dan dinleyiniz. Orjinali Altınbaş'tır.
Das Boot
Yarım kavunun yanına beyaz peynir dilimledikten sonra iki duble rakının eşliğinde Wolfgang Petersen'in 1981 yapımı şaheser "Das Boot"filmini izledim. İnanılmaz sürükleyici bir gerilim ve heyecanla geçen saatlerden sonra çok keyiflice uyudum (3.30am). İnsanın tüylerini diken diken eden gerçekçilikteki filmde, herhangi bir anda birisinin "alarm" diye bağırdığını düşünmek bana suyun altında yaşanabilecek korku dolu saatleri hatırlatıyor. Hisslerime tercüman olsun diye aşağıdaki alıntıyı uygun gördüm:
"This is a blind war, were you only see with your ears. A world of fragility, a spotted submarine is a very easy prey. This is not your average, heroic war movie. This is not about heroes or super-cool soldiers. For a start the movie shows the difference between pre-German officers (they loath the Nazis) and mostly about the inhuman world of a war submarine. Everything depends on the fragile material and very abstracts strategy. DAS BOOT is essentially a psychological movie, almost a survival. This is a place of promiscuity, filth, boredom, terror and men reserved."
Not: Filmden haberder olmamı sağlayan E.'ye teşekkürler.
Not: Filmden haberder olmamı sağlayan E.'ye teşekkürler.
19 Mayıs 2009
18 Mayıs 2009
14 Mayıs 2009
Angels & Demons
Gittim gordum filmi dun gece. Garip ama sanirim ilk kez kitabini onceden okudugum bir filme gittim. Klise ama hakikaten kitap daha heyecanliydi, film de guzeldi tabii. Arka mekan sahnelerine odaklanmaktan, zaten ilerisini bildigim aksiyona pek dikkat edemedim, gerek de yok zaten, filmi guzel yapan 'based on novel by Dan Brown' gercegi.
Not: Sinemada bira icmeyiniz, hele ki ara verilmeyen filmlerde! Kan ve sivi nereye toplaniyor anladiniz siz.
13 Mayıs 2009
27 yıl sonra
Fenerbahce 26 yıldır Türkiye kupasını alamıyor, bu gece de alamadı, yine finalde kaybetti. Yani ben hayatım boyunca FB'nin bu kupayı kaldırdığını göremedim. Umarım seneye 27 yıl sonra alabildik diyebilirim. Olsun, iyi ki varsın Fenerbahçe, seviyoruz seni.
Şimdi bu yazıya ezik yorum yapanlar olacaktır, onları da seviyoruz, naapalım, herşey insanı sevmekle başlar. Lanet olsun icimdeki Fener sevgisine
.
.
Şimdi bu yazıya ezik yorum yapanlar olacaktır, onları da seviyoruz, naapalım, herşey insanı sevmekle başlar. Lanet olsun icimdeki Fener sevgisine
.
.
8 Mayıs 2009
I love you OHAMA
From: Oliver Kettlewell
Sent: 06 May 2009 11:37
To: Hulusi Yuce
Subject: RE: BrandZ 2009
Sent: 06 May 2009 11:37
To: Hulusi Yuce
Subject: RE: BrandZ 2009
I don’t see Morningstar or Akbank there, but maybe there will be
Oliver & Hulusi Asset Management Associates
in next year’s list OHAMA :)
.
.
7 Mayıs 2009
Ambidextrous
Ilkokul 1. siniftaydim, yazi ve dusun hayatima sol el ile yazarak baslamistim. Kucuktum, kucucuktum, muhtesem guzel el yazim vardi. Ilk somestr oldu, hatirliyorum, ananemin (allah uzun omur versin) o zamanki lojman evinin salonunda "oglum yavrum sag elle yaz" telkinleriyle sag elle yazmaya baslamistim. Niye boyle yazmami istedi degil o zaman bu zaman bile anlamis degilim, ilk firsatta sorayim. O zaman 15 gunluk tatil suresinde sag elimle civi ve arap yazilarinin karisimi bir el yazisiyla yazabilmeyi basarmistim. Gelise gelise anca bugunku berbatliginda kaldi tabii. Hala bazi altleri solaklarin tuttugu gibi tutarim.
Simdilerde sol elimi geri kazanmak istiyorum. Ama degil 15 gun 3 ay gecse bile zor olacaga benziyor. Sadece Turkce degil, matematiksel sembollerde cogaldi ogrene ogrene, ingilizcedeki bazi harfler de girdi, geometrik sekiller de... Isim zor, ama kararliyim, beynim hangi yarisini kullanmaya devam eder bilemem ama vazgecmek yok. Misal mesela bu yaziyi sadece sol elimi kullanarak yazdim :)
Simdilerde sol elimi geri kazanmak istiyorum. Ama degil 15 gun 3 ay gecse bile zor olacaga benziyor. Sadece Turkce degil, matematiksel sembollerde cogaldi ogrene ogrene, ingilizcedeki bazi harfler de girdi, geometrik sekiller de... Isim zor, ama kararliyim, beynim hangi yarisini kullanmaya devam eder bilemem ama vazgecmek yok. Misal mesela bu yaziyi sadece sol elimi kullanarak yazdim :)
6 Mayıs 2009
Mesrine: L'ennemi public n° 1
4 Mayıs 2009
Mesrine: L'instinct de mort
28 Nisan 2009
The world's fastest Indian
"Nasil olur da bu 2005 yapimi muhtesem filmi kacirmisiz!" diye tavsiye etti bana M. Ona da boyle tavsiye edilmis. Ne kadar dogru oldugunu izleyince umarim anlarsiniz. Cok keyifli ve bir o derece huzunluydu Hopkins'in Burt Munro olarak harikulade performansini seyretmek. Insancilligi, alcakgonullulugu, azmi, esprileri, surukleyici hikayesi...Insanin kendini biseylere adamasi gerekli, yoksa niye yasiyoruz degil mi? Iyi seyirler efem.
21 Nisan 2009
zor olmamalı bu kadar be
hakikaten, bu kadar çaba, plan, stres gerektirmemeli.
net olmalısın, ne olmalı.
o da biliyordur ya hadi neyse.
ne gereksiz işler bunlar yahu.
tembel adam yaratıcı olur, tembelim arkadaş bundan sonra.
.
.
net olmalısın, ne olmalı.
o da biliyordur ya hadi neyse.
ne gereksiz işler bunlar yahu.
tembel adam yaratıcı olur, tembelim arkadaş bundan sonra.
.
.
8 Nisan 2009
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)